32. Akbank Caz Festivali‘nin açıklanan ilk konserlerine göz attığımda ilk olarak Abdullah İbrahim ve Ravi Coltrane dikkatimi çekti ama hemen ardından gözüme HÜM takıldı. Daha önce dinlemediğim bir grupla tanışma fırsatı!
Avrupa’da icra edilen müziği caz diye nitelendirip nitelendirmeme konusunda çelişkilerim olur. Yapısı ve ele alınış biçimi olarak birbirinden çok farklı yollarda olduğunu ilk notada duyarsınız. Şu an kelimelere takılmıyorum, çünkü günümüzde müzik, kalıpların sınırlarından taştı, dışarıya akıyor. Yapısal olarak farklılığı ilk anda hissettiğiniz gibi aynı zamanda derinlere inen hikâyelerini ve sizi sisli ormanlara ya da koyu mavi sulara doğru sürükleyip götüren o benzersiz Kuzey Avrupa soğukluğunu da bir çırpıda hissedersiniz.
HÜM’ün müziğinde iki efsanevi üçlünün müziğindeki izleri hissettim. Altıncı hislerime güvenerek takip ettiğim müzikal ipuçları beni Avrupa cazının kült gruplarından Esbjörn Svensson Trio’nun naif melankolisi, yavaş akan parça tempolarına ve çekici ifade gücüne ulaştırdı. Bir diğer isim ise rock ve pop elementlerinden esinlendikleri modern müzik ve kimi zaman hissedilen avant-garde caz elementlerini bir araya getirmiş The Bad Plus’dı. The Bad Plus üçüncü defa yeni bir oluşuma girdi ve kabuk değiştirdi. Ama hissiyatım beni grubun 30 yıl önceki çekirdek kadrosunun sert ve keskin icralarına götürdü. Her ne kadar bu iki grup türün sonraki temsilcilerinin ilham aldıkları gruplar olsa da benim müziklerinde hissettiğim ve HÜM’ü çok ilgi çekici bulmamdaki ana sebeplerden bir iki tanesi oldu.
Kendimi dönem dönem uzaklaşan ama günün sonunda yine dönen müzmin bir Kuzey Avrupa Cazı tutkunu olarak nitelendirebilirim. Bu yüzden size dürüst olacağım. HÜM’ü daha önce hiç canlı izlemedim, kendileri hakkında bilgiye ulaşmakta da zorlandım. Birkaç yoruma denk geldim ve dikkatlice okudum. Negatif bir değerlendirme yazısına denk gelmedim. Aksine müzikal kütüphanelerinin oldukça doyurucu olduğundan ve geleneksel Avrupa cazının çağdaş müzikle kesişim kümesinde olduklarından bahsediyorlardı. Sıfır beklentiyle albümle biraz zaman geçirdim. Ve olumlu değerlendirme yazılarına hak verdim. Müzikal elementlerin doğru yerlere yerleştirildiği ve sonik bir atmosfer yaratarak dinleyiciyi etki alanlarına almaya çalıştıklarını duyumsadım müziklerinde.
HÜM Avrupa cazı severlerin kesinlikle kaçırmak istemeyeceği türden nefis bir piyano üçlüsü. Yaratıcı sololar, su gibi akan pasajlar, gövdeli bas partisyonları, atak bir davul icrası. Daha önce hiç karşılaşmadığınız türden demeyeceğim çünkü öyle bir iddia yok ortada. Müdavimlerin yüzünü güldürecek bir müzik var.
HÜM, kontrbasta Bjørnar Kaldefoss Tveite, davulda Magnus Sefaniassen Eide ve piyanoda Bojan Marjanović’den meydana geliyor. Don’t Take it So Personally isimli ilk albümleri 2022’nin hemen başında yayımlanmış. Ama albümü ilk dinlediğinizde size çok tanıdık patikalarda yürüdüğünüzü hissedeceğinizi söyleyebilirim. Patika diyorum ama bu karlarla kaplı bir çam ormanı da olabilir. Orası sizin hayal gücünüze kalmış. Kadim hikâyelerin asırlardır bizimle birlikte olması ve bugün bile kabul görmesi misali bu müzik, biz, yüzü Batı’ya dönük müzikseverlerin yaşamlarında da derinlere doğru akan bir nehir kadar alışılageldik.
Albümü ilk dinlediğimde bende canlı izleme isteği uyandırdı. Marjanović’in performansında rastladığınız teatral ve rafine icra kulaklarınızdan geçerek duygularınıza hükmetmeye başlıyor. Melodiler kalbinizde izler bırakırken bir yandan yüksek düzeyde, tatmin edici müzikal zevk sağlıyor.
Albümü birkaç defa dinledim ve yazılı materyal ile gerçek zamanda bestelenen kısımların belirsizde kaldığını düşündüm. Ne kadarıının beste, ne kadarı doğaçlama olduğunun keskin bir ayrıtına varamadım. Bu konser metropolde yaşayan bizlerin ihtiyaç duyduğu mükemmel bir terapi olacak gibi hissediyorum.
Kuzey cazına doyamayanlar, türle yeni yeni tanışanlar için ve dinlerken Modern Kuzey Avrupa cazının gittiği yöne tanık olmak isteyenler için HÜM’ün ülkemizdeki ilk konseri eşsiz bir deneyim olacak.